Adıyaman’ın Kahta İlçesinde Ortadoğu ve Türkiye ile Yakın Tarihte Ortadoğu konulu konferans düzenlendi.
Adıyaman’ın Kahta İlçe Eğitim Birsen Şubesi tarafından organize edilen “Ortadoğu ve Türkiye” ile “Yakın Tarihte Ortadoğu” konulu konferans Kahta Kültür Merkezi Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Kahta İlçe Eğitim Bir- Sen Şubesi tarafından organize edilen konferansa Kahta İlçe Milli Eğitim Müdürü İbrahim Halil Tünçmen, AK Parti Kahta İlçe Başkanı Engin Akel, Adıyaman Eğitim Bir- Sen Şube Başkanı Ali Deniz, Kahta İlçe Eğitim Birsen Şube Başkanı Mustafa Işık, STK temsilcileri ve çok sayıda eğitimci ile vatandaşlar katıldı. Kahta Kültür Merkezi Konferans Salonunda gerçekleşen “Ortadoğu ve Türkiye” konferansının konusunu Gazeteci Araştırmacı Yazar Nevzat Çiçek anlatırken, “Yakın Tarihte Ortadoğu” konulu konferansı da Gazeteci Araştırmacı Yazar Bekir Tank anlattı. Eğitim Bir- Sen’in amacına değinen Kahta Eğitim Bir- Sen Şube Başkanı Mustafa Işık, sendikanın Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa etmek adına bir erdemliler hareketi olduğunu söyledi. Başkan Işık, “Merhum Kurucu Genel Başkanımız Akif İnan’ın ifadesiyle sendikal mücadelemiz Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa etmek adına erdemliler hareketidir. Bu öylesine söylenmiş bir söz değildir. Bizim camia için şaşmaz bir yol haritasıdır. Bizler hem Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa edecek. Hem de erdemli olmanın gereğini yerine getireceğiz. Kimsesizlerin kimi, mağdur ve mazlumların hamisi, çalışanların sesi ve sözü olacağız. Her zaman ve her yerde bu misyon çerçevesinde destanlar yazacak. Hak ve hakikat için her ne varsa gerçekleştirme adına gecemizi gündüzümüze katacağız” dedi. Eğitim Bir- Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz ise , “Bizler sendikal mücadeleyi, çalışanların özlük haklarını ve özgürlüklerini savunmanın, sosyal ve mali kazanımlarını değiştirmenin yanında aynı zamanda da dünyayı kardeşleştirmenin aracı olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı. Yakın Tarihte Ortadoğu konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Araştırmacı Gazeteci Yazar Bekir Tanık, “Ortadoğu aslında İslam Dünyasının, daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılı. Eğer 1699’da 1918-1922 yıllarındaki İsveç, Çünkü Bu dönem Osmanlı Devletinin gerilemesiyle birlikte çökmeye başladığı ve bu çöküşle birlikte her toplamda 5 milyon civarında Müslümanın şehit edildiği ve 5 milyona aşkın insanında yerlerinden, yurtlarından kovulduğu, hicret etmek zorunda bırakıldığı bir dönemdir” şeklinde konuştu. “Ortadoğu ve Türkiye” ekseninde konuşmasını yapan Araştırmacı Gazeteci Yazar Nevzat Çiçek ise, “Avrupa geçmiş dönemlerde yüzyıl savaşları yaşadı. Yüzyıl savaşlarının sonunda bir şeye karar verdi. Yani Katolikler, Protestanlar, Ortodokslar kendi içlerinde bir savaş içerisine girdiklerinde daha sonra bir şeye karar verdiler. Ve dediler ki biz sekiler bir dinde Mutabakata varıyoruz. Dolayısıyla da seküler bir din oluşturduğumuz zaman herhangi bir sorun kalmayacak. İslam Coğrafyasında yaşanan bütün temel kavgalarım temeline baktığımız da aslında Avrupa’da yaşanan o yüz yıllık bir din savaşlarının bir benzerinin yaşandığı görülmekte. Peki, bunları nasıl inşa ediyorlar. İslam Dünyasının temeline baktığımızda birçok yerdeki olan çatışma alanına baktığımız da dört beş zeminde çatışma alanının oluştuğunu görüyoruz. Bu yüz yıllık Avrupa’nın öngördüğü projenin uygulanabilmesi için yani sekiler (cihadı alınmış, sünneti alınmış, Kuranı diyalog açık bir hale getirilmiş) bir anlayışının oluşabilmesinin temel yolu bu çatışma alanlarının oluşturulması. Peki, nedir bu çatışma alanları. Birincisi, mezhebe karşı mezhep. Bugün Irak’tan, Suriye’sinden, Yemen’inden, Bahreyn’inden, Sudan’ına kadar karşımıza çıkan bir tabloda mezhebe karşı mezhep çatışması ön görülüyor. Peki, bunlar yaşanıyor mu, ne yazık ki yaşanıyor. İkincisi, coğrafyaya karşı coğrafya algısı. Hatırlarsanız eskiden sınır ihlalleri olduğunda, çatışmalar olduğunda Türk askeri ile Suriye askeri karşı karşıya geldiğinde herhangi bir atış olduğunda iki tarafta kendi askerini şehit olarak kaldırırdı. İkisi de vatan savunmasının şehidi derdi. Peki, şu mantıkla gittiğimizde 80 yıl önce bu iki kardeşler birbirini vursaydı aynı mantıkla bunlar iki farklı vatan şehidi diyebiliyor muyduk? Diyemiyorduk. Çünkü oluşturmuş oldukları sınırlarla, yapay sınırlar ile İslam Coğrafyası birbirine karşı vurdurulmaya başlandı. İslam Coğrafyasının birçok yerinde. Ülkeler arası sınır ne yazık ki tam halledilmiş değil. Birincisi Mezhebe karşı mezhep ile vurduruyor. İkincisi Coğrafyaya karşı Coğrafya ile vurduruyor. Üçüncüsü, ılımlı İslama karşı Radikal İslamı diye oluşturduğu tabuyla vuruyor. Yani bize, ’Ya IŞİD’ci İslamı seçersin, ya da sana öngördüğüm içerisinde cihadın alındığı, sünnetin alındığı, İslami bütün akidelerin alındığı o İslam anlayışını sana dayatırım’ deniyor.Dördüncüsü ise ırka karşı ırk. Türkün Kürt’ten üstünlüğünü, Arap’ın acemden üstünlüğünü, Bangladeşlinin Pakistanlıdan üstünlüğünü sürekli olarak vurgulayan ve İslam’ın içerisine yeni isimleri ekleyen yeni anlayışları ortaya çıkarmak” ifadelerini kullandı.