GERGER

İsotla Balcanın Yolculuğu

İsot balcan yaşanmış bir yol öyküsüdür.
Gerger’de başlayıp, Adıyaman-İstanbul hattında son bulan.
Geçen dediysem epey zaman olmuş. O yıllarda daha Adıyamanlılar Kültür Merkezi’nin
bir alt sokağına her hafta sonu isot balcan getirmiyordu 02 plakalı kamyonlar..
Yıllar önce akraba ziyareti vesilesinin ağır bastığı tadımlık bir tatil yapmıştım
doğup büyüdüğüm topraklarda
Hélim ,Gerger’in biraz doğusunda Orta Fırat kıyısının çok şirin bir köyüdür. 
İstanbul dönüşü köydeki akrabalarım; bir kısmı benim için, bir kısmı da
İstanbul’daki, yakınlarına götürmem için köy ürünlerinden oluşan yüklü bir erzakla
uğurladılar..
Yol arkadaşım amcaoğlu. Ve yükleri taşıyan eşekleri köye ger i götürmek için iki çocukla
birlikte Gerger’e geldik. 
İstanbul’a giden iki otobüsün de dolu olması yolculuğumuzun çetin geçmesinin sinyalini verirken,
Yanımdaki yol arkadaşım Amcaoğlu’na dönerek;-Ne yapacağız şimdi? Dedim. 
Amcaoğlu: 
– Durmak yok yola devam. dedi. 
Daha faziletten ayrılmamıştı AKP. O günkü yolculuğumuzun tescilsiz sloganıydı.
Durmak yok, yola devam… 
Gerger’den minibüsle Kâhta’ ya geldiğimizde aynı gün için İstanbul otobüslerinin dolu olması Kâhta minibüsüyle Adıyaman’a gitmekten başka seçenek bırakmıyordu.. Adıyaman’a vardığımızda saat on üçe gelmişti. Son otobüste hareket etmek üzere ve doluydu..umutsuz bakışlarla yol arkadaşım Amcaoğlu’na bir kez daha;
-Şimdi ne yapacağız? dedim.
Amcaoğlu:
– Durmak yok, yola devam. dedi .
Adıyaman -Mersin seferini yapan Bir otobüsle ,Adana otogarına indiğimizde akşam griliği çoktan inmişti Çukurova’ya… Eşyaları el arabasıyla yazıhaneler bölümü ne taşırken patlayan salça bidonunu Aytaç Durak’ın çöp konteynırlarına bırakarak üzülmek yerine yükümüzün hafiflediğine sevinmiştik..
Adana’dan İstanbul’a yer çoktu ; fakat bu sefer de eşyalarımız sorundu. Neyse ki tekstil den tanıdığım Pakize Hanım’ın yeni Adana Seyahat’e hostes olmanın torpiliyle de olsa nihayet iki bilet alarak, sonunda rahat bir nefes alabilmiştik .. Ertesi sabah Esenler otogarına indiğimiz de, Adana’da otobüse en son bindiğimizden dolayı doğal olarak en önce bizim eşyaları indiriyordu muavin.
Yanı başımda valizlerini bekleyen ve ağır parfüm kokan sosyete kadın:
-Oğlum ne var bu çuvallarda? Dedi.
-“Balcan isot” Dedim.
Kadın:
-“Oğlum bunlar İstanbul’da yok mu? dedi.
-“Hem var, hem yok” dedim.
Kadın:
-“Bir karar ver oğlum ya var ya yok”
-“Balcan isot çok, Ama, Gerger’inki yok. Yani biraz manevi, biraz köy hatırası bunlar”Dedim.
Kadın, dudağını bükerek:
Hala hala! 
– “Patlıcanın maneviyatını, isotun hatırasını da senden öğrendim”
Der demez!,
Esas bomba o anda patladı… 
Gerger yoğurdu bu, şakaya gelmez.Doğaldır ,doğasında özgürlük var .
Sıcaktan yumurtanın piştiği bir yaz mevsiminde, indir-bindir ; kaç kasaba kaç şehir, sallana sallana yaptığı yolculuktan gergin bir vaziyette, İstanbul’a inerken, daha muavinin ellerinde nükleer füze başlığı gibi patlayıp,önce havaya, sonra çevredekilerin üstüne kar gibi yağdı yoğurt . 
Dayak yemeye ramak kalmıştı. Selametimiz açısından. İki üç adım ötedeki Amcaoğlu’na ikinci kanaldan seslenerek 
Deza mast’i mesnasnı, (Türkçe’siyle),”emoğlu yoğurdu tanıma” dedim. okuldaki yasak yüzünden
defalarca dayak yediğim zazaca , ilk defa işe yaramış belki de bizi dayaktan alıkoymuştu.
Yaşanmış başka bir yol hikâyesinde görüşmek dileği ile sevgi ve saygılar efendim…

Cumali Balıkçıoğlu

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu